Geçtiğimiz günlerde Adobe, hizmet şartlarındaki belirsiz ifadeler nedeniyle müşteri tepkileriyle karşılaşmıştı. Bu tepkilerin ardından şirket, yapmış olduğu blog yazısıyla yeni hizmet koşullarındaki bazı güncellemeleri duyurdu. Ürün geliştirme başkanı Scott Belsky ve yasal ve politika başkan yardımcısı Dana Rao, "İçeriğiniz sizin ve asla herhangi bir yaratıcı yapay zekâ modelini eğitmek için kullanılmayacak" ifadesini kullandı.
Photoshop, Premiere Pro ve Lightroom gibi ürünleri kullanan aboneler, yeni ve belirsiz dilin, Adobe'nin çalışmalarını genelleyici yapay zekâ modellerini eğitmek için özgürce kullanabileceği şeklinde yorumlanmasına tepki göstermişti. Diğer bir ifadeyle, yaratıcılar, Adobe'nin AI kullanarak kendi çalışmalarını kopyalayabileceğini ve yeniden satışını yapabileceğini düşünmüştü.
Bazı ifadeler ise, şirketin aslında kullanıcıların telif haklarını alabileceği şeklinde yorumlanmıştı. Adobe, bu yorumların doğru olmadığını belirterek, yeni hizmet kullanım koşullarının ürün geliştirme programı ve hukuki nedenlerle, genellikle CSAM çevresinde içerik denetimi için uygulandığını belirtti. Ancak pek çok kullanıcı bu durumu bu şekilde görmemiş ve Belsky, güncellenmiş hizmet koşullarının daha açık olabileceğini itiraf etmiştir.
“Müşterilerin verilerinin nasıl kullanıldığı ve yapay zekâ modellerinin nasıl eğitildiği konusunda endişeli oldukları bir dünyada, müşteri verilerini ve içeriği barındıran şirketlerin bu politikalarını yalnızca halka değil, yasal olarak da bağlayıcı olan Kullanım Koşullarında açıklamalarının sorumluluğu vardır,” diye belirten Belsky, şirketin, yeni hizmet kullanım koşullarını "daha açık dil ve örnekler kullanarak, müşterilere ne anlama geldiklerini ve neden olduğunu anlamalarına yardımcı olmak için" yeniden düzenleyeceğini belirtmiştir.
Adobe, 6 Haziran tarihinde yaptığı güncellemeyi, orijinal hizmet şartlarındaki belirsiz dilin bazı küçük değişikliklerle aynı şekilde kullandığı, herhangi bir özür belirtisi göstermeyerek kullanıcıların tepkilerini daha da körükledi. Bu durum, Creative Cloud servisine abone olan kullanıcılar tarafından kitlesel olarak aboneliklerin iptal edilmesi tehdidini getirmiştir.
Ayrıca, Adobe, yalnızca Adobe Stock görüntülerinde Firefly sistemi için eğitim aldığını iddia etmektedir. Ancak, Creative Bloq'un bildirdiğine göre, birçok sanatçı, isimlerinin Adobe'nin stok görüntü sitesinde arama terimleri olarak kullanıldığını belirtmiştir. Sonuçlar, sanatçıların tarzlarını taklit eden yapay zekâ tarafından üretilmiş sanat eserlerini içermektedir.
Adobe'nin en son yayınladığı yazı, neyi değiştirmeyi planladığını detaylı bir şekilde açıklayarak, bir tür özür niteliğindedir. AI ve telif hakları konularının yanı sıra şirket, kullanıcıların ürün geliştirme programlarından çıkabileceğini ve lisanslarını faaliyetlere daha "dar bir şekilde" uygulayacağını vurgulamıştır. Ayrıca, Adobe, yalnızca bulutta veri taraması yaptığını ve yerel olarak depolanan içeriğe asla bakmadığını belirtmiştir. Son olarak, Adobe, yeni değişiklikler etrafında müşteri geri bildirimlerini dinleyeceğini belirtmiştir.
Bu gelişmeler ışığında, Adobe'nin hizmet koşullarındaki belirsizlikleri ve yanlış anlaşılabilir ifadeleri anlamak ve düzeltmek için adım atması olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. Müşteri geri bildirimlerinin dikkate alınması ve şeffaf ve anlaşılır bir iletişim stratejisinin benimsenmesi, şirketin kullanıcı memnuniyetini artırarak güvenilirliğini korumasına yardımcı olacaktır. Adobe'nin yaptığı açıklama şirketin sorumluluk bilincinin farkında olduğunu göstermekte ve gelecekteki adımlarının kullanıcıların çıkarlarını ön planda tutmaya devam edeceğini göstermektedir.
Bu durum, teknoloji şirketlerinin kullanıcı verileri ve içeriği kullanımı konusundaki politikalarını daha şeffaf ve kullanıcı odaklı hale getirmeleri gerekliliğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Kullanıcılar, verilerinin ve içeriklerinin nasıl kullanıldığını daha detaylı ve anlaşılır bir şekilde öğrenme hakkına sahiptir ve şirketlerin bu beklentilere uygun olarak hareket etmeleri gerekmektedir. Adobe'nin bu adımla kullanıcıların endişelerini dikkate alması, diğer teknoloji şirketlerinin de benzer şekilde hareket etmesi gerektiğini göstermektedir. Bu gelişmeler, teknoloji ve kullanıcı hakları konusundaki bilinçlenmeyi artırarak, sektörde daha şeffaf ve kullanıcı dostu politikaların benimsenmesine yol açacaktır.