Mısır'ın büyük piramitlerinin nasıl inşa edildiği, tarih boyunca sıcak tartışmalara konu olmuştur. Yapımında kullanılan kireçtaşı bloklarının muazzam boyutu ve ağırlığı, birçok spekülatif hipotezi beraberinde getirmiştir. Rampa, kaldıraç, vinç gibi çeşitli mekanik cihazların yanı sıra, son dönemde piramitlerin inşasında hidrolik sistemlerin kullanıldığına dair yeni bir teori gündeme gelmiştir. Yeni yayınlanan bir çalışmaya göre, antik Mısırlılar, Djoser'in Basamak Piramidi'nin inşasında suyun kaldırma gücünden en azından kısmen faydalanmış olabilirler.
PLoS ONE dergisinde yayımlanan çalışmanın yazarlarından Xavier Landreau, Mısır piramitlerinin inşasında yalnızca insan gücü ve basit mekanik cihazların kullanıldığı görüşünün yetersiz olduğunu savunuyor. Araştırma ekibi, Suakkara Platosu'nun batısındaki su havzalarını haritalamak amacıyla yola çıktı ve dört yıllık yoğun araştırmalar sonucunda piramit kompleksinin içinde bir hidrolik asansör sistemi olabileceğine dair kanıtlar buldu.
Djoser'in Basamak Piramidi
Djoser'in Basamak Piramidi, M.Ö. 2680 civarında inşa edilmiştir ve antik Mısır’ın Üçüncü Hanedanlığı’na ait bir defin kompleksinin parçasıdır. Bu piramit, kireçtaşı kullanılarak yapılan ilk büyük yapıdır ve İmhotep tarafından tasarlandığı düşünülmektedir. Djoser'in piramidi, sonraki hanedanlıklarda inşa edilen piramitlerin temellerini atmıştır. Ancak kireçtaşının kullanılması, çok daha fazla iş gücü gerektiren bir süreç olmuştur.
Önceki kaynaklardan Herodot’un M.Ö. beşinci yüzyılda piramitlerin inşasında kaldırma makinelerinden bahsettiği, Diodorus Siculus’un ise M.Ö. birinci yüzyılda toprak rampalar kullandığını belirttiği bilinmektedir. Kimi arkeologlar, Giza Piramidi gibi bazı yapılar etrafında küçük rampaların ve eğimli yolların kullanıldığına dair kanıtlar bulmuşlardır ancak bu süreçte başka yöntemlerin ve cihazların da kullanıldığı düşünülmektedir.
Hidrolik Asansör Teorisi
Landreau ve ekibi, su kaynaklarının keşfi sırasında yaptıkları araştırmalar sonucunda Djoser kompleksinde bir su kaldırma sistemi olduğunu öne sürdüler. Bunun için büyük ölçüde suyun izini sürerek yapıların anlamını anlamaya çalıştılar. Örneğin, büyük Gisr el Mudir yapısının bir sediment ve su tuzağı işlevi göreceğine dair topografik bulgular elde ettiler.
Ayrıca, piramitin iç yapısında en az 13 şaft bulunmakta ve bu şaftların bir kısmının, yalnızca su kullanarak taş kaldırmaya olanak sağlayan bir yüzer ahşap platform ile birleşik bir sisteme sahip olduğunu öne sürdüler. Söz konusu platform, su ile doldurulan şaftların içinde yukarı kaldırılabilirken, su boşaltıldığında aşağı indirilmekteydi. Bünyesinde barındırdığı 4 milyon ile 54 milyon metreküp suyun bu süreçte kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Bu teorinin en büyük zorluğu, inşaat sırasında böyle bir hidrolik asansör sisteminin sürdürülebilirliği olmuştur. Araştırmacılar, bu sistemin kullanılıp kullanılamayacağının zaman zaman yeterince su olmadığı dönemlerde kısıtlanabileceğini belirtmektedirler. Bu sebeple çeşitli inşaat tekniklerinin bir arada kullanıldığını ve hidrolik asansörün yalnızca ek bir yöntem olarak düşünülmesi gerektiğini vurgulamaktadırlar.
Gelecek Araştırmalar ve Beklentiler
Landreau ve ekibi, hidrolik asansör hipotezini daha da güçlendirmek için çeşitli araştırmalar yapmayı planlıyorlar. Bu kapsamda, antik Mısır’daki su kaynaklarının daha detaylı araştırılması, sulama ve taşımacılık amacıyla gerçekleştirilen hidrolik sistemlerin daha net bir şekilde ortaya konulması hedefleniyor.
Üstelik, Djoser piramidi etrafındaki yapıların hidrolik işlevleri hakkında daha fazla veri elde edebilirlerse, bu yenilikçi teorinin geçerliliği artabilir. Hem arkeolojik kazılar hem de geofiziksel araştırmalar, piramitlerin iç yapısını daha iyi anlamak için kritik öneme sahiptir.
Sonuç olarak, Mısır piramitlerinin inşa yöntemlerine dair sürekli gelişen teoriler, antik mühendislik becerilerine dair anlayışımıza yeni bir boyut katmakta ve bu heyecan verici çalışmalar, arkeoloji ve mühendislik bilimleri arasında köprü kurmaktadır.