Egzosolar sistem çalışmaları, Hot Jupiters ve Mini Neptunes gibi alışılmadık gezegen sınıflarını ortaya çıkarırken, Güneş Sistemi’ne benzemeyen bir evren tablosu çiziyor. Kısa yörüngelere duyarlı geleneksel geçiş (transit) ve radyal hız (radial velocity) yöntemlerimiz, uzak yörüngelerdeki gezegenleri gözden kaçırdı. Yeni bir çalışma ise gezegen mikrolensleme (microlensing) olaylarını kullanarak Jüpiter ve Satürn benzeri mesafelerde dolaşan kayalık süper Dünya’ların yaygınlığını işaret ediyor.
Günümüzde öne çıkan iki ana yöntem yıldızların önünden geçen gezegenlerin neden olduğu ışık sönümlenmelerini izlemek ve yıldızın yörüngesel hareketlerine bağlı kırmızı mavi kaymaları ölçmek. Ancak her iki teknik de, yıldızlarına yakın gezegenlere ağırlık vererek keşif spektrumunu daraltıyor. Bu sebeple Kepler ve benzeri gözlemevleri, Mars’ın ötesindeki mesafelerdeki gerçek gezegen çeşitliliğini yansıtamıyor.
Mikrolensleme yöntemi, devasa yıldızların ışığını bükme gücüyle uzaktaki bir yıldızı anlık aynı hizada parlatarak tespit sağlıyor. Ne var ki bu parlama, birkaç saati geçmeyebilen kısa bir ışık artışıyla sınırlı. Havanın bulutlu veya gündüz oluşu gözlemi kaçırma riskini artırırken, bu yöntemin ikinci kısıtı yalnızca gezegen yıldız kütle oranını vermesi. Buradan kütle ve yörünge bilgisi çıkarmak, yıldızın kütlesi hakkındaki belirsizliklere bağlı olarak güçleşiyor.
Güney Kore merkezli Korea Microlensing Telescope Network (KMTNet), dünya çapında yayılmış teleskoplarıyla bu zorlukları aşmaya odaklandı. Ağ, 60’dan fazla potansiyel gezegen mikrolensleme olayını kaydetti. Araştırmanın dönüm noktası, 2016’da keşfedilen OGLE 2016 BLG 0007 olayı oldu. Dünya’dan binlerce ışık yılı uzaktaki bu sistemde, uzun süren bir yıldız parlama grafiğine eklenen küçük bir ışık “bump"ı, dev bir yıldız yerine uzak bir gezegenin mikrolens etkisine işaret etti.
Verilerin analizi, gezegen/yıldız kütle oranının Dünya Sun oranının yaklaşık iki katı olduğunu gösterdi. Tipik galaktik yıldız kütle dağılımına dayanılarak red cüce bir yıldız varsayıldığında, gezegenin kütlesi Dünya’nın 1,3 katına denk geliyor. Yörüngesi ise Dünya Satürn mesafesinin yaklaşık on katı civarında. Bu da kayalık bir süper Dünya’nın Satürn benzeri bölgede dolandığı sonucunu getiriyor.
KMTNet’in geniş ölçekli verileri, bu tür uzak yörüngeli kayalık gezegenlerin nadir olmadığını, bilakis Jüpiter ve ötesinde bol sayıda bulunduğunu gösteriyor. Bunun yanında daha büyük, gaz devi evrelerine geçiş yapmış ikinci bir gezegen kitlesi de tespit edildi. Bu iki grup, gezegen oluşumunda kayalık büyümenin kritik bir eşiğin ardından hızlı gaz birikimiyle gaz devine dönüşen süreçleri yansıtıyor.
Bu model çerçevesinde Güneş Sistemi’mizde olmayan, sürekli buzlu bölgelerde süper Dünya’ların evrensel bir yapının göstergesi olabileceği öne sürülüyor. Henüz mikrolenslemeyle keşfedilen gezegen sayısı sınırlı ve kütle tayini belirsizlikleri mevcut. Yine de uzak yörüngelerdeki gökada nüfusunu daha iyi tanımamızı sağlayacak KMTNet verileri, egzosolar sistemlerin ne denli çeşitli olduğunu gözler önüne seriyor.